Mahallemizin hayvanlarının ölüme gönderilmesine karşı çıkıyoruz ve Tarım Bakanlığına Mektup Kampanyası başlatıyoruz: “NE YAPTIĞINIZI BİLİYORUZ” Bilindiği üzere…
Mahallemizin hayvanlarının ölüme gönderilmesine karşı çıkıyoruz ve Tarım Bakanlığına Mektup Kampanyası başlatıyoruz: “NE YAPTIĞINIZI BİLİYORUZ”
Bilindiği üzere son zamanlarda mahallemizin kısırlaştırılmış sosyal köpeklerinin toplatılıp bakımevi denen ölüm kamplarına götürülmesi için bakanlıklar ve belediyeler iş birliği içinde çalışmalar yapmakta, medyada ise hep bir ağızdan büyük bir algı operasyonu yürütülmektedir.
Yetkililer her ne kadar bakımevlerinde hayvanların misafir edileceğini belirtse de işin iç yüzünün hiç de öyle olmayacağını ve aslında NE YAPACAKLARINI BİLİYORUZ.
Tek çaremiz, onların sesini, çözüm önerilerimizi bu komisyonlara ve Cumhurbaşkanlığına duyurmaktır. Tek gücümüz ise hayvanlarla uyum içinde ve sağlıklı koşullarda yaşayacağımız güzel bir ülkeye olan inancımız ve birlikteliğimizdir.
Bu kapsamda, sesimizi duyurabilmek için bir mektup kampanyası başlatıyor ve bütün yurttaşları bu kampanyaya destek olmaya davet ediyoruz. Dedik ya, tek gücümüz inancımız ve birlikteliğimiz, eğer bu mücadeleye inanırsak ve hep birlikte sahiplenirsek ülkemizin sınırlarını aşan bir etki yaratacağımızı biliyoruz.
Öncelikli hedefimiz binlerce mektubun posta yoluyla Tarım Bakanlığına yollanması. Evet, yanlış duymadınız, bildiğiniz, postaneye ya da kargo şubelerine gidip postalanan, elle yazılmış mektuplardan söz ediyoruz. Can dostlarımızın hakkını sanal imza kampanyaları ya da bölük pörçük eylemlerle değil, bilgisayar başından kalkıp sokağa çıkarak ve “hep birlikte” savunabileceğimizi düşünüyoruz. Doğmaktan başka suçu ve kendini savunma şansı olmayan, bunca yıldır insanlar için çalışmış, bekçilik, çobanlık, bakıcılık yapmış, sevgisini paylaşmış dostlarımız bu kadarcık emeğimizi hak ediyorlar, değil mi?
Bu nedenle sizden, maliyeti en fazla 20 TL olacak bir mektubu Tarım Bakanlığının aşağıda verilen adresine PTT ya da kargo yoluyla postalamanızı istiyoruz. O kadar çok samimi mektup gitmeli ki dünyada bile ses getiren bir kamuoyu oluşturmalıyız.
Kampanyamızın etkili olması için uyulması gereken bazı kurallar var. Sizin için madde madde yazdık. Buyurun.
“NE YAPTIĞINIZI BİLİYORUZ” Mektup Kampanyası için izlenecek adımlar:
1. Temiz bir dille, içinden geldiği gibi tüm duygularını, düşüncelerini ve çözüm önerilerini bildirir şekilde Tarım Bakanlığına hitaben (Bakanlık makamının dikkatine) bir mektup yaz. Zamanın yoksa mektuba sadece “Ne Yaptığınızı Biliyoruz” yazabilirsin, eğer vaktin var ise ve daha uzun bir mektup yazmayı tercih edersen hayvanları barınaklara toplayıp öldürmenin çözüm olmadığını, saldırgan köpeklerin toplanması, hayvan ticaretinin ve üretiminin durdurulması, ülkede kısırlaştırma seferberliğinin başlaması gerektiğini yazabilirsin. Ama unutma: Mektup, kampanya sloganı olan “NE YAPTIĞINIZI BİLİYORUZ” cümlesini muhakkak içermeli. Mektubunun daha etkili ses getirmesini istiyorsan iadeli taahhütlü olarak yollayabilirsin.
2. Postaneye gidip cep telefonunu yatay şekilde tutarak kendini videoya çek ve kısa bir konuşma yap. Konuşmanda bulunduğun ili, hangi postanenin önünde olduğunu, Tarım Bakanlığına bir mektup gönderdiğini söyle. Videon “NE YAPTIĞINIZI BİLİYORUZ” cümlesi ile bitsin.
3. Mektubu şu adrese gönder:
T.C. TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI
Üniversiteler Mah. Dumlupınar Bulvarı,
No: 161, 06800, Çankaya/ANKARA
4. Çektiğin videoyu sosyal medya sayfanda paylaş. Gönderinde, bulunduğun ilin milletvekillerini, tarım il ve ilçe müdürlüklerini, Tarım Bakanlığını ve belediye başkanlarını etiketle. Sonra da bu gönderini HAYTAP ile paylaş ki HAYTAP da kendi sayfasında yayınlayabilsin. Dilersen mektubunun bir fotoğrafını da paylaşabilirsin.
5. Kampanyanın kitleselleşebilmesi için en az 5 arkadaşını bunu yapmaya ikna et.
Örnek çalışmaları izlemek için tıklayın
Örnek çalışmaları izlemek için tıklayın
Konu hakkında fikir veya yaşanan son gelişmelerle ilgili olarak bilgi edinmek için şu videoyu izleyebilirsiniz
Örnek mektup için aşağıdaki örnek metinleri de kullanabilirsiniz:
ÖRNEK MEKTUP 1
Lütfen sosyalleşmiş hiçbir hayvanı uyutmayı ya da bakımevine koymayı düşünmeyin.
Tek çözüm köpek ticaretini bitirip, musluğu vanadan kapatmak.
ÖRNEK MEKTUP 2 :
Hayırsız ada felaketinin ardından ülke birinci dünya savaşına girdi, İstanbul da büyük depremler ve yangınlar oldu. Aynı felakate yol açmayın
ÖRNEK MEKTUP 3 :
Agresif hayvanların bakımevlerine alınıp rehabilite edilmesi konusunda sorun görmüyoruz. Ancak tek yol köpek üretim çiftliklerini kapattıktan sonra kısırlaştırmak, aşılamak, yaşatmak. Beş yıl içinde sokaktaki hayvan sayısı azalacaktır.
ÖRNEK MEKTUP 4 :
Sayın İBRAHİM YUMAKLI,
Biz aşağıda imzası bulunanlar, son bir ayda basında yer alan, yetkililerin sokak köpeklerini yakalamasına, barınaklara hapsetmesine ve sahiplenilmedikleri takdirde öldürülmelerine olanak tanıyan yasa teklifi çalışmasına ilişkin derin endişelerimizi ifade etmek üzere yazıyoruz.
Köpeklerin toplatılması ve öldürülmesi, sokak köpeği nüfus artışının çözümüymüş gibi sunulmaktadır. Halbuki bu, daha sürdürülebilir ve insani alternatifleri dikkate almayan kısa görüşlü ve faydasız bir uygulamadır. Aynı zamanda toplumumuz üzerinde de son derece yıkıcı bir psikolojik etkiye sahiptir. Kısırlaştırılan ve aşılanmış sokak hayvanları periferde yaşayan yabani hayvanlar için bir bariyer oluşturur ve kuduz gibi birçok hastalığın eliminasyonunu sağlar. Fare ve sıçanların Avrupanın birçok metropolinde olduğu gibi sokaklarda gezinmesini ve hastalık yaymasını önler .
Bugün bu konuda örnek gösterilen ülkelerin tamamında bu sorun çözülmemiştir. Yapılan çalışmalara göre İngiltere’de her gün ortalama 21 köpek öldürülmektedir. Amerika’da ise Ocak- Haziran 2023 tarihleri arasında 51.000 köpek öldürülmüştür.
Tüm bu ülkeler, bunun bir çözüm olmadığını görmüş ve güncel tartışmalar ışığında sorunun kaynağına odaklanan yeni programlar ve çözümler geliştirmeye çalışmıştır.
Türkiye için bir milat olabilecek bu dönemde sizi “medeni” kabul edilen bu ülkelerin hatalarını tekrarlamamaya, köpekler ve toplum için adil, etkili ve sürdürülebilir çözümler üretmeye davet ediyoruz.
Aşağıdaki çözümleri bir seferberlik ilan ederek hayata geçirdiğiniz takdirde köpek nüfusu kısa sürede kontrol altına alınacaktır.
ALTERNATİF ÇÖZÜMLER:
Köpek Satışlarının Yasaklanması:
Bugün sayıları tam olarak bilinmese de, bir zamanlar insan bakımında olan ancak sokaklara ya da barınaklara terk edilen köpek sayısı artışa geçmiştir.
Köpek satışına ilişkin katı düzenlemelerin geliştirilmesi, etkin bir şekilde uygulanması ya da tamamen yasaklanması, sorunun kaynağı olan sorumsuz yetiştirme ve düşünmeden yapılan satın almaları ele alarak aşırı nüfus artışını engellemeye yardımcı olacaktır.
Kitlesel Sahiplendirme Kampanyaları:
Sokak hayvanlarının sahiplenilmesini teşvik eden girişimler teşvik edilmelidir. Ekonomik krizin etkileriyle terkler artmakta , köpek sahiplenme oranları ise azalmaktadır. Bu bağlamda;
Yerli mama üretimleri desteklenmeli ve kaliteli, uygun maliyetli yerli mama üretimi teşvik edilmeli ve KDV oranı sıfırlanmalıdır.
İlgili kanun ve yönetmeliklerde düzenlemeye gidilerek sahipli hayvanlar için de ücretsiz tedavilerin ve kısırlaştırmaların yapılabileceği hayvan devlet hastaneleri kurulması gerekmektedir.
Köpek satışları durdurulurken, köpek sahiplenmelerini teşvik amacıyla vergisel avantajlar sunulmalıdır.
Bakanlık ve devletin önderliğinde bahçesinde köpekler için yaşam alanı kurabilecek tüm şirketler, belediye binaları ve iştiraklerinin binaları, kamu kuruluş binaları kapasiterine göre 3-4 köpeği sahiplenmeli ve bunların bakımını üstlenmelidir.
Kısırlaştırma
Kısırlaştırma yalnızca köpeklerin üremesini engellemez aynı zamanda üreme içgüdüsüne bağlı olarak gelişebilecek agresif davranışlarında hormonal düzeyde azalmasına neden olur.
Muhtarlar, yerel yönetimler arasında etkin bir işbirliği geliştirilmeli ve özellikle kırsal alanlarda sahipli ya da sahipsiz tüm hayvanlar için kısırlaştırma çalışmaları başlamalıdır.
Valilikler tüm belediyelerle işbirliği yapıp, şehrin tüm kısırlaştırma kapasitesini dikkate alarak tüm köpekleri 3 ay içerisinde kısırlaştırılacağı bir plan ile gelmeli, gerekli durumlarda il ve ilçe sınırlarında yer alan üniversite hastaneleri, özel klinikler ve hastanelerde kısırlaştırma çalışmalarına dahil edilmelidir.
Ötanazi Neden Çözüm Değildir?
Etkisiz: Köpeklerin toplatılması ve öldürülmesi, sokak hayvanlarının aşırı çoğalmasının temel nedenlerini ele almaz ve yeni köpeklerin sokaklara düşmesini engellemez.
Olumsuz Kamuoyu Algısı: Köpeklerin öldürülmesini teşvik eden bir politika kamuoyunda tepki yaratmakta ve toplumu kutuplaştırmaktadır. Köpeklerin öldürülmesinde sakınca olmadığına dair bir yaklaşım aynı zamanda bireylerin sokak hayvanlarına zarar vermesine yol açmaktadır.
Uygun Maliyetli Alternatifler: Kısırlaştırma, aşılama ve sahiplendirme programları ve toplu sahiplendirme kampanyaları sadece daha insancıl olmakla kalmaz, aynı zamanda barınakların yönetimi ve ötanazi prosedürlerine kıyasla uzun vadede uygun maliyetlidir.
Talebimiz:
Önerilen mevzuatı yeniden gözden geçirmenizi ve bunun yerine önerilerimizi de dikkate alarak toplu sahiplendirme kampanyaları ve köpek satışlarına getirilen kısıtlamalar gibi insani ve etkili önlemlerin uygulanmasına odaklanmanızı istiyoruz.
Hem insan hem de hayvan tüm sakinlerinin yaşamlarına değer veren ve onları koruyan bir toplum yaratmak için bu tarihi anı kaçırmamanız ricası ve temennisiyle…
ÖRNEK MEKTUP 5 :
Belediyelerin bu çalışmalarının ilerideki dönemde de yapıp yapmayacağını kesin olarak belirler. O nedenle bu işin merkezden yapılması halledilip bakımlık bünyesinde kurulacak ilçe ama tam yetkili
memur olmayan sözleşmeli liyakatlı hayvansever aktivistlerden oluşan bir birim tarafından idare yönetimi ile mümkündür. memur idaresi ile ne bakanlık ne de belediyeler sokak hayvanlarının sorunları çözülmeyecektir. Köpek ticareti, evcil hayvan mağazaları arızalanan, bakım evlerine geceleri hafta sonları ya da uzun tatillerde devam eden, kısırlaştırma yapmayı bile bilmeyen veteriner hekim istihdamıyla bu sorun çözülmeyecektir.
Lütfen bu çözüm önerimizi dikkate alın.
ÖRNEK MEKTUP 6 :
Sayın Bakanım,
Bir hayvansever olarak son yıllarda/aylarda yaşanan olaylardan dolayı yaşadığım üzüntüyü dile getirmek isterim.
Hem hayvanlar açısından hem insanlar açısından büyük üzüntü yaşamaktayım.
İnsanların sadece kendine hizmet etmesi için evcilleştirdiği köpekler ve kedilerin üremeleri kontrol altına alınamadığı, satış ve üretim durdurulamadığı-yada durdurulmak istenmediği- için sayıları kontrol edilemez boyuta ulaştı. Bu durum da hayvanların yiyecek sıkıntısı yaşamaları ile birlikte insanlara yaklaşma çabasının (yiyecek bulma amacıyla) akabinde -kedi köpek sevmenin taş ya da tekme atmak olduğu öğretilen bir toplum olduğumuz için- saldırı, yaralanma ve ölüm olayları ile karşı karşıya kaldık.
Ben ne insan nede hayvan zarar görsün isterim. Ama Hayvanları Koruma Kanunu çıkalı neredeyse 20 sene olmasına rağmen görevini yapmayan belediyeler cezalandırılmıyorken hiçbir suçu günahı olmayan, tek suçu hayvan olarak dünyaya gelmiş olmak olan hayvanları toplayıp kapatmak, öldürmek mi çözüm.
Çok az sayıdaki hayvana bile bakamayan belediye bakımevleri bu kadar hayvana nasıl bakacak. Bakamayacak ve hayvanlar açlıktan birbirlerini parçalayacaklar. Hayvanların açlıktan birbirini yemesine hangi yürek dayanır. Tarihimizden silemediğimiz yeni bir Hayırsız ada örneği mi yaşanacak.. Batıyı örnek alarak toplanan hayvanları uyutmak -ÖLDÜRMEK- mı çözüm? Bizim gibi müslüman bir ülkeye Allahın verdiği canı almak yakışır mı. Nerede kalır bizim inancımız, vicdanımız, merhametimiz???
Neden Bakanlıklar, ilgili kurumlar hayvan üretimini durdurmaya, yurtdışından valiz içinde yurda sokulan hayvanların girişini engellemeye uğraşmaz da tek isteği bir lokma ekmek birazcık sevgi olan gariban hayvanlarla uğraşır ki?? Neden hala evde doğurtulma serbest, neden hayvan satışı serbest?? Bunlara yasak konulmasına petshoplar ve mama firmaları mı engel oluyor. Hatta Veteriner hekim odaları bile itiraz ediyor olabilir. Sonuçta bu hayvanlar üzerinden para kazanıyorlar. Tüm suçu sokaktaki garibana mı yükleyeceğiz..
Sayın Cumhurbaşkanımızın tek sözüyle sokakta yaşayan hayvan sayısının 2 yıl içinde kontrol altına alınabileceğini düşünüyorum. Çok yüksek maliyetli devasa bakımevlerine harcanacak bütçenin belki de onda biri ile sorun çözülebilir. Sayın Cumhurbaşkanımız ülkedeki tüm veteriner hekimleri, veteriner hekim çalıştıran tüm kurumları, tüm birlikleri ve stkları işbirliği içinde ve eş zamanlı olarak kısırlaştırma çalışmasına davet etse ve maliyeti hükümetimiz üstlense ve bu esnada ev çiftlik neresi olursa olsun hayvan üretimi yasaklansa en çok 5 sene içinde bu sorun ortadan kalkar.
Şahsen ben de istemiyorum bu garibanların sokakta yaşamalarını. Yarı aç yarı tok, yaşta yağmurda sığınacak yerleri yok. Ama çözüm onları hapsetmek mi, öldürmek mi???
Bu garibanlar hakkında kanun çıkarırken, karar alırken elinizi vicdanınıza koymanızı, can almanın Allah’a mahsus olduğunu, dünyaya gelmiş, nefes alan, kalbi atan her canlının yaşamaya hakkı olduğunu unutmayın lütfen.
ÖRNEK MEKTUP 7 :
Sayın Bakanım,
Ben sokağımdaki hayvanlarla mutluyum. Haberlerden gördüm ki onları toplayıp barınaklara kapatacakmışsınız. Sonra da bu hayvanların öldürüleceği söyleniyor. Ben dinime bağlı bir insanım. Dinimizde can alma var mı? Hayvanların suçu neymiş ki onları hapsetmek ve öldürmek istiyorsunuz.
Ben sokağımdaki hayvanı ölsem de vermem, kendi elimle ölüme göndermem.
Elinizi vicdanınıza koyun ve bu kararınızı tekrar gözden geçirin lütfen.
ÖRNEK MEKTUP 8 :
Sayın Bakanım,
Hem hayvanlar açısından hem insanlar açısından büyük üzüntü yaşamaktayım.
Ben ne insan nede hayvan zarar görsün isterim. Ama Hayvanları Koruma Kanunu çıkalı neredeyse 20 sene olmasına rağmen görevini yapmayan belediyeler cezalandırılmıyorken hiçbir suçu günahı olmayan, tek suçu hayvan olarak dünyaya gelmiş olmak olan hayvanları toplayıp kapatmak, öldürmek mi çözüm.
Çok az sayıdaki hayvana bile bakamayan belediye bakımevleri bu kadar hayvana nasıl bakacak. Bakamayacak ve hayvanlar açlıktan birbirlerini parçalayacaklar. Hayvanların açlıktan birbirini yemesine hangi yürek dayanır. Tarihimizden silemediğimiz yeni bir Hayırsız ada örneği mi yaşanacak.. Batıyı örnek alarak toplanan hayvanları uyutmak -ÖLDÜRMEK- mı çözüm? Bizim gibi müslüman bir ülkeye Allahın verdiği canı almak yakışır mı. Nerede kalır bizim inancımız, vicdanımız, merhametimiz???
Neden Bakanlıklar, ilgili kurumlar hayvan üretimini durdurmaya, yurtdışından valiz içinde yurda sokulan hayvanların girişini engellemeye uğraşmaz da tek isteği bir lokma ekmek birazcık sevgi olan gariban hayvanlarla uğraşır ki?? Tüm suçu sokaktaki garibana mı yükleyeceğiz..
Şahsen ben de istemiyorum bu garibanların sokakta yaşamalarını. Yarı aç yarı tok, yaşta yağmurda sığınacak yerleri yok. Ama çözüm onları hapsetmek mi, öldürmek mi???
Bu garibanlar hakkında kanun çıkarırken, karar alırken elinizi vicdanınıza koymanızı, can almanın Allah’a mahsus olduğunu, dünyaya gelmiş, nefes alan, kalbi atan her canlının yaşamaya hakkı olduğunu unutmayın lütfen.
Yorum yapın!